“... ben o 20 kişiden biri olduğuma göre, bizim için problem yok. Yemekte de bahsettiğim gibi, OPEC ülkeleri petrolün fiyatını %1.700 artırmaya karar vermişlerdi. Bunun sonucu da tarihteki en yüksek düzeydeki refah transferi idi. Yüz milyarlarca dolar, esasen yoksullaştırılmış olan Arap ülkelerine transfer edilmiş oldu. Onlar bize petrol gönderdi, biz de onlara dolar gönderdik. Harcayabileceklerinden çok fazla olan bu paralarla ne yaptılar dersin?”
Nasıl bilebilirdim ki. “Herhalde tasarruf hesapları açmışlardır veya buna benzer birşeyler.”
“Doğru söyledin Robert, ama nerede? Eğer yarın piyangoyu kazanırsan nerede hesap açardın?”
“En az riskli olan ve en yüksek faizi elde edebileceğim bankada açardım.”
“Diyelimki Suudi Arabistan’dasın ve dünyayı araştırıyorsun, nerede olabilir? Gayet açık ki, paranı en güçlü ülkedeki en güçlü bankaya yatırırdın. O da tabii, ABD’deki büyük bankalardan biridir. Netice olarak Arap ülkeleri o dolarları tekrar New York’a geri gönderdiler. Hatırla, yüz milyarlarca dolar.
“Yeni soru: Eğer bir bankacı isen, nasıl fal kazanırsın?”
24 Kasım 2013 Pazar
“Çok güzel. Yani ABD’deki yüksek faizlerin net sonucu ne olur?”
“Çok güzel. Yani ABD’deki yüksek faizlerin net sonucu ne olur?”
Hadiseyi anlamaya başlıyordum. “Yüksek faiz yabancı fonları buraya çeker, fakat bu da doların kuvvetlenmeşine sebep olur. ışalatın artmasına karşılık burada iş kaybı söz konusu olur.”
“Doğru. Yani, yüksek faizler burada yatırımı engeller ve dolaylı olarak yurt dışındaki yatırımı teşvik eder. Biz iki türlü kaybetmiş oluruz. Bunları da not alsan iyi olur.”
YURT DIŞI YATIRIMLARI İLE FİNANS EDİLEN ÖDEMELER DENGESİ AÇIĞI İLE YAŞAYABİLMEMİZİ SAĞLAR
Söylediklerini yazarken, bütün yapmam gereken bunlan takip edebilmek diye düşünüyordum.
“Uluslararası bir firma yönetirsen bütün yapman gereken, bunları takip etmektir. Bir şey daha var. Yakın zamanda, mesela son on yılda, uluslararası finansta büyük ve karmaşık değişiklikler meydana geliyor. O kadar karmaşık ki, bazıları neler olup bittiğini anlayabileceklerin sadece 20 kişi civarında olduğunu söylüyorlar. Mamafih...”
Hadiseyi anlamaya başlıyordum. “Yüksek faiz yabancı fonları buraya çeker, fakat bu da doların kuvvetlenmeşine sebep olur. ışalatın artmasına karşılık burada iş kaybı söz konusu olur.”
“Doğru. Yani, yüksek faizler burada yatırımı engeller ve dolaylı olarak yurt dışındaki yatırımı teşvik eder. Biz iki türlü kaybetmiş oluruz. Bunları da not alsan iyi olur.”
YURT DIŞI YATIRIMLARI İLE FİNANS EDİLEN ÖDEMELER DENGESİ AÇIĞI İLE YAŞAYABİLMEMİZİ SAĞLAR
Söylediklerini yazarken, bütün yapmam gereken bunlan takip edebilmek diye düşünüyordum.
“Uluslararası bir firma yönetirsen bütün yapman gereken, bunları takip etmektir. Bir şey daha var. Yakın zamanda, mesela son on yılda, uluslararası finansta büyük ve karmaşık değişiklikler meydana geliyor. O kadar karmaşık ki, bazıları neler olup bittiğini anlayabileceklerin sadece 20 kişi civarında olduğunu söylüyorlar. Mamafih...”
“Peki bunu nasıl yapardın?”
“Parayı komisyoncuma verir ve ona da New York’ta yatırım yapmasını söylerdim.”
“Peki onun ne yapması gerekirdi?”
Rahatlığımı tekrar kaybederek, “Eee, emin değilim.” dedim.
“Herşeyden önce senin ıngiliz sterlini olan paranı alıp dolara çevirecektir. Ancak bundan sonra New York’daki senetlerden satın alabilir. Böylelikle elinde sana dolar olarak %12 getirisi olan bir yatırım aracı olurdu. Eğer bu bütün dünyada olursa, sonuç ne olurdu?”
“Dolar talebinde bir artış mı olurdu?” diye bir tahmin yürüttüm.
“Çok doğru. Yani, ABD’deki faizlerdeki artışın net sonucu, yurt dışında kuvvetli bir dolardır. Bunun manası da ihracatımızın daha pahalı ve işalatımızın daha ucuz olmasıdır. Biz ihraç ettiğimizden daha fazla işal edebiliriz ve aradaki fark da yüksek faiz arayan ülkelerden gelen dolar akışı ile kapanır. ıhracatımız azaldığı için bir miktar iş kaybederiz, fakat enflasyon oranımızı düşük tutan ucuz işalat kazanmış oluruz. şimdi, diyelimki sen uluslararası bir firmanın yöneticisisin. Bu durumla nasıl başa çıkarsın?”
“Herhalde alımlarımm çoğunu diğer ülkelere kaydırmaya çalışırdım. Yani daha ucuz olacakları için işal ürünler almayı tercih ederdim.”
“Peki onun ne yapması gerekirdi?”
Rahatlığımı tekrar kaybederek, “Eee, emin değilim.” dedim.
“Herşeyden önce senin ıngiliz sterlini olan paranı alıp dolara çevirecektir. Ancak bundan sonra New York’daki senetlerden satın alabilir. Böylelikle elinde sana dolar olarak %12 getirisi olan bir yatırım aracı olurdu. Eğer bu bütün dünyada olursa, sonuç ne olurdu?”
“Dolar talebinde bir artış mı olurdu?” diye bir tahmin yürüttüm.
“Çok doğru. Yani, ABD’deki faizlerdeki artışın net sonucu, yurt dışında kuvvetli bir dolardır. Bunun manası da ihracatımızın daha pahalı ve işalatımızın daha ucuz olmasıdır. Biz ihraç ettiğimizden daha fazla işal edebiliriz ve aradaki fark da yüksek faiz arayan ülkelerden gelen dolar akışı ile kapanır. ıhracatımız azaldığı için bir miktar iş kaybederiz, fakat enflasyon oranımızı düşük tutan ucuz işalat kazanmış oluruz. şimdi, diyelimki sen uluslararası bir firmanın yöneticisisin. Bu durumla nasıl başa çıkarsın?”
“Herhalde alımlarımm çoğunu diğer ülkelere kaydırmaya çalışırdım. Yani daha ucuz olacakları için işal ürünler almayı tercih ederdim.”
Etiketler:
dolar,
ekonomi,
ihracat,
komisyoncu,
yönetici
ARZ VE TALEBıNE GÖRE FİYATININ OLUŞMASIDIR
“Bu günlerde altının fal sistemi ile hiçbir alakası yoktur, ancak altının piyasa fiyatı iyi bir enflasyon barometresi olarak hizmet verir. Eğer ilgili istatistiklere bakarsan, altınının fiyatının enflasyona paralel olarak artıp azaldığını gözleyebilirsin.
“Fakat dahası var. Amerikan ekonomisi dünyanın en güçlü ekonomisi olduğu için, herkes bunu uluslararası ticaretin devam edebilmesi için gerekli bir hareket olarak düşündü. şu anda 1 trilyon dolar yurt dışında tutuluyor ve buna da biliyorsun ‘Eurodollar’ deniyor. Buradaki en önemli husus o zamandan beri dünyanın bütün devletlerinin ekonomileri ABD ekonomisine bağımlı hâle gelmiştir. Dolayısıyla, bütün uluslarası işlemler mal ve hizmetlerin değişimidolarla yapıldığından, ABD ekonomisindeki gelişmelerin hemen herkes için bir önemi vardır. Bizdeki enflasyon oranının artmasından herkesin endişe etmesi de bundandır. Aynen bize olduğu gibi, onlann ellerinde bulundurdukları doların da değeri düşer.
“Bununla ilgili ve hatta daha önemli bir şey de faiz oranlarının durumudur. Herhalde hatırlarsın, bu sabah ekonomi ile ilgili her şey için faiz oranlan çok önemlidir demiştim. Uluslararası ortamda bu daha da doğru.
“Dünyadaki faiz oranları ABD’dekiyle aynı olma eğilimindedir. Mesela, senin Londra’da bir yatırımcı olduğunu ve Londra’da yatırım yaparsan %10, New York’da yatırım yaparsan %12 kazanabileceğini farzedelim. Ne yapardın?”
Kendimi daha iyi hissederek, “Yatırımımı New York’da yapardım.” dedim.
“Fakat dahası var. Amerikan ekonomisi dünyanın en güçlü ekonomisi olduğu için, herkes bunu uluslararası ticaretin devam edebilmesi için gerekli bir hareket olarak düşündü. şu anda 1 trilyon dolar yurt dışında tutuluyor ve buna da biliyorsun ‘Eurodollar’ deniyor. Buradaki en önemli husus o zamandan beri dünyanın bütün devletlerinin ekonomileri ABD ekonomisine bağımlı hâle gelmiştir. Dolayısıyla, bütün uluslarası işlemler mal ve hizmetlerin değişimidolarla yapıldığından, ABD ekonomisindeki gelişmelerin hemen herkes için bir önemi vardır. Bizdeki enflasyon oranının artmasından herkesin endişe etmesi de bundandır. Aynen bize olduğu gibi, onlann ellerinde bulundurdukları doların da değeri düşer.
“Bununla ilgili ve hatta daha önemli bir şey de faiz oranlarının durumudur. Herhalde hatırlarsın, bu sabah ekonomi ile ilgili her şey için faiz oranlan çok önemlidir demiştim. Uluslararası ortamda bu daha da doğru.
“Dünyadaki faiz oranları ABD’dekiyle aynı olma eğilimindedir. Mesela, senin Londra’da bir yatırımcı olduğunu ve Londra’da yatırım yaparsan %10, New York’da yatırım yaparsan %12 kazanabileceğini farzedelim. Ne yapardın?”
Kendimi daha iyi hissederek, “Yatırımımı New York’da yapardım.” dedim.
BRETTON WOODS ANLAŞMASI ÖZÜNDE AMERİKAN DOLARINI ULUSLARARASI DÖVİZ YAPMIŞTIR
O ZAMANDAN BERİ VE HALA BÜTÜN ULUSLARARASI İŞLEMLER DOLARLA YAPILMAKTADIR.
“Bu basit olarak Altın Kuralının bir uygulamasıdır: Altın kimdeyse kuralı o koyar. Aslında bu, ABD’nin uluslararası finansm geleneksel disiplininden uzaklaşmasına sebep olmuştur. Bunun gerçekteki manası, dünyadaki diğer devletler dolarla yapılan ödemeleri kabul ettiği müddetçe biz istediğimiz zaman bütçe açığına sahip olabiliriz. Bu başkanın çek hesabı gibidir. Hiç kimse başkanın çekini tahsil etmek istemez, çünkü herkes onun imzasını muhafaza etmek ister. Dolayısıyla başkan çek hesabının dengesini düşünmeden istediği kadar harcayabilir.”
“Yani, bütçemizin uluslararası dengesinin tutup tutmamasına bakmaksızın istediğimiz kadar fal harcayabiliriz...” derken sözümü kesti.
“Doğru. Bir süre için de gayet iyi çalıştı. Bu, ülkeler bizim ürünlerimizi satın aldıkça geri dönen büyük miktardaki yardımları yapmamızı sağladı. Yabancı yardımların her zaman yaptığı gibi bizim iş imkanlarımızı artırdı. Dünyanın bazı bölgelerinde askeri birliklerimizi bulundurabilmemize ve bir kaç savaşa girmemize imkan tanıdı. Fakat 1960’larm sonlarına doğru, başka ülkelerdeki doların karşılığı olan altınla ilgili taahhüdümüzü yerine getirmemizin güçleştiği ortaya çıkmaya başladı. Dünyaya dağılan dolar miktarı 50 milyara çıkarken, bizim altın rezervimiz 10 milyara düştü. Diğer başkanlar gibi, başkan Nixon endişelenmeye başlamıştı ve 1971 yılının Ağustos ayında onların tabiriyle altın penceresini kapattı, yani bizim doları altınla değiştirme sözümüz iptal oldu. Böylelikle diğer ülkelerde, eğer Amerikan ürünleri almayı düşünmezlerse hiçbir kıymeti olmayan 50 milyar dolar kalmış oldu. Hikayenin devamını anlayabilmek bakımından bunlar çok önemli, onun için istersen bunları da not et.”
“Bu basit olarak Altın Kuralının bir uygulamasıdır: Altın kimdeyse kuralı o koyar. Aslında bu, ABD’nin uluslararası finansm geleneksel disiplininden uzaklaşmasına sebep olmuştur. Bunun gerçekteki manası, dünyadaki diğer devletler dolarla yapılan ödemeleri kabul ettiği müddetçe biz istediğimiz zaman bütçe açığına sahip olabiliriz. Bu başkanın çek hesabı gibidir. Hiç kimse başkanın çekini tahsil etmek istemez, çünkü herkes onun imzasını muhafaza etmek ister. Dolayısıyla başkan çek hesabının dengesini düşünmeden istediği kadar harcayabilir.”
“Yani, bütçemizin uluslararası dengesinin tutup tutmamasına bakmaksızın istediğimiz kadar fal harcayabiliriz...” derken sözümü kesti.
“Doğru. Bir süre için de gayet iyi çalıştı. Bu, ülkeler bizim ürünlerimizi satın aldıkça geri dönen büyük miktardaki yardımları yapmamızı sağladı. Yabancı yardımların her zaman yaptığı gibi bizim iş imkanlarımızı artırdı. Dünyanın bazı bölgelerinde askeri birliklerimizi bulundurabilmemize ve bir kaç savaşa girmemize imkan tanıdı. Fakat 1960’larm sonlarına doğru, başka ülkelerdeki doların karşılığı olan altınla ilgili taahhüdümüzü yerine getirmemizin güçleştiği ortaya çıkmaya başladı. Dünyaya dağılan dolar miktarı 50 milyara çıkarken, bizim altın rezervimiz 10 milyara düştü. Diğer başkanlar gibi, başkan Nixon endişelenmeye başlamıştı ve 1971 yılının Ağustos ayında onların tabiriyle altın penceresini kapattı, yani bizim doları altınla değiştirme sözümüz iptal oldu. Böylelikle diğer ülkelerde, eğer Amerikan ürünleri almayı düşünmezlerse hiçbir kıymeti olmayan 50 milyar dolar kalmış oldu. Hikayenin devamını anlayabilmek bakımından bunlar çok önemli, onun için istersen bunları da not et.”
Etiketler:
ABD,
BRETTON WOODS ANLAŞMASI,
bütçe,
dolar,
uluslarası
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)